Temmuz ayının başında Antalya, Manavgat'ta başlayarak yurdun özellikle Güney kesimini etkisi altına alan yangınlar hepimizi derinden etkiledi. Yaşanan can ve mal kayıpları, kaybolan ormanlık alanlar ile birlikte bu konuda neler yapılmalı sorusunu tekrardan gündeme getirdi. Biz de bugün hem Boğaziçi Üniversitesi'nde hem de Bahçeşehir Üniversitesi'nde Öğretim Üyesi olan Serkan Köybaşı ile bu yangınların beklenen bir gelişme olup olmadığını, iklim krizinin boyutunun tam manasıyla ne zaman farkına varılacağını ve devletin bu gibi acil durumlarda verebileceği reaksiyonları konuştuk.

Bu tarz bir yangın dizisi sizce bekleniyor muydu?

Evet, bu tür yangınlar bekleniyordu. Uzmanların da işaret ettiği üzere Akdeniz bölgesinde yangınlar aslında doğal ve olağan. Hatta ormanlar bu yangınlara göre evrilmiş durumda. Ancak bugünkü sorun, bu yangınların daha büyük olması, daha geniş bir alana yayılması ve sıklıklarının artması. İşte bu da içinde bulunduğumuz iklim krizinin bir sonucu. Bu tür büyük yangınların çıkacağını iklim bilimciler ve başka bazı uzmanlar zaten söylüyordu. Bundan sonra da bunlar sıklaşacak ve şiddetlenecek. Havayı ısıtmaya devam ettiğimiz sürece bundan bilimsel olarak eminiz.

Hem yangın bölgesinde yaşayan insanlar hem de biz vatandaşlar bundan sonra ne yapabiliriz? Ne tür önlemler alabiliriz?

Vatandaşların yapabileceği en iyi şey, yangın riski yüksek bölgelerden taşınmak olur diye düşünüyorum. Çünkü bugün olmazsa yarın bu yangınlar sizin evinizi de yakabilir. Tabii yangın bölgesinden taşınıp bir sel bölgesine de taşınmamak gerek. Veya heyelan bölgesine. Ya da denizin yükselmesiyle sular altında kalacak bir kıyı şehrine de. Bunların hepsini göz önüne alarak bir yere yerleşseniz bile ani bir hortum veya dolu size ve evinize zarar verebilir. Kısacası iklim krizinden kaçmak mümkün değil. Bu nedenle vatandaşlara asıl tavsiyem, olabildiğince kişisel önlemlerini aldıktan sonra, iklim krizini ciddiye alan ve bu krize karşı yapmamız gerekenleri yapacağını vaat eden kişileri iktidara getirmek olur.

Eş zamanlı olarak başka ülkelerde de yangınların ortaya çıktığına şahit olduk. Bunların sebepleri ile ülkemizde ortaya çıkan yangınların sebepleri benzer mi ve bu yangınlar aynı etkiyi o bölgelerde de gösterdi mi?

Evet, diğer ülkelerdeki yangınların da etkisinin büyüklüğüne ve güçlerine baktığımızda baş sorumlunun aslında iklim krizi olduğunu görüyoruz. ABD, Avustralya, İtalya, Yunanistan ve Rusya’da çıkan orman yangınları, insan faaliyetleri nedeniyle değişen iklim koşullarından kaynaklanıyor. Daha önce de söylediğim gibi, Akdeniz havzasında ve benzer iklim koşullarına sahip yerlerde yangınlar bu ormanlarda doğal olarak çıkıyor olabilir.

Ancak bir yandan buralarda artık hem daha sık hem de daha güçlü yangınlarla karşılaşıyoruz. Diğer yandan da Rusya’nın kuzeyindekiler gibi yangın çıkmasını beklemediğimiz yerlerde ormanların yandığını görüyoruz. Dolayısıyla bilim insanlarının onlarca yıllardan beri yayınladıkları uyarılar artık gerçekleşiyor: Faaliyetlerimizle ekosistemimize zarar verdik, şimdi bedelini ödüyoruz.

Komşumuz Yunanistan da geçtiğimiz haftalarda başta Atina olmak üzere pek çok bölgesinde yangınlarla mücadele etmişti.

Biraz da işin politik kısmına bakalım. Sizce bir devletin böylesine yangın afetleri durumunda üzerine düşenler nedir?

Öncelikle, orman yangınlarına karşı devlet önceden tüm önlemlerini almalı. Buna gerekli personel ve teknik donanım dahil. Evet, herhangi bir yangın olmadığında bu personel ve donanım -tabiri caizse- yatar. Ancak yangın olduğunda bunlara sahip değilseniz işte bugün yaşadığımız felaketle karşı karşıya kalırsınız.

Devlet burada günlük kâr-zarar hesabını değil, uzun vadeli düşünmeli. Bunun dışında da devlet, yanan alanların yeniden ormanlaşabilmesi için buraların imara açılmasını veya yanlış ağaçlandırma politikalarıyla çoraklaşmasını engellemeli. Tabii asıl yapması gerekense bu yangınların artmasına neden olan iklim krizini önce azaltmak, sonra da tersine çevirmek için sıfır karbon salım politikalarını hayata geçirmek.

Peki daha önce yaşandığı için insanların aklına gelen bir soruyu yöneltmek istiyorum. Yanan bölgeler imara açılabilir mi? Bu konu hakkında kanunlar ne der?

Anayasa’nın 169. maddesi açıkça, yanan alanların yeniden orman haline getirileceğini ve buraların başka bir amaçla kullanılamayacağını ifade ediyor. Dolayısıyla hayır, hukuken buralar imara açılamaz. Ama tabi hukukun üstünlüğünün yerle bir olduğu bir ülkede bu söylediğimin aksi yönünde birçok örnek var. Titanic Hotel bunların sembolü.