Girişimcilik dünyasına adım atmak düşünülenden zor. Ortada bir yaşam mücadelesi var ve hayatta kalabilmek için genellikle doğru adımları atmak gerekiyor. Bu yolculukta kumdaki ayak izlerini takip etmek de olağan bir durum. Bunun için yıllar içerisinde gerçekleşmiş girişimcilerin başarı ve başarısızlık tecrübelere bakmak gerekiyor. Kıssadan Hisse serisinde ise dünyadan ve ülkemizden girişimcilik dünyasına dair ders niteliği taşıyan öykülere yer veriyoruz.

Bugünkü hikayemizde de video oyun dünyasının en büyük yapımcılarından ve hatta markalarından bir olan Sid Meier ile onun birlikte girişimciliğe atıldığı dostu Bill Stealy'nin hikayesinden bahsedeceğiz. Bu ikili nasıl tanıştı? Niye oyun yapmaya karar verdiler? Nasıl ortada olmayan bir oyunu nasıl pazarladılar? Ve tabii nasıl hiçi sattılar? Tüm soruların cevabı Kıssadan Hissenin bu bölümünde.

Hobiden Başlayan Bir İş

Hikayenin en başında Sid Meier, Michigan Üniversitesi'nin Bilgisayar Bilimi mezunu bir genç olarak mağazalara yazar kasa sistemleri hazırlayan bir şirkette çalışmaya başlar. Yeni işinin verdiği ekonomik özgürlükle de Meier, o zamanlar daha yeni çıkan ve video oyun dünyasının gözbebeği olan bir Atari 800 alır. Bu yeni konsolu ile oyun oynamanın yanı sıra oyun yapabileceğini de keşfeden Sid Meier, kendi kodladığı Space Invaders ve Pac-man oyunlarını oynamaya başlar.

Çıktığı zamanın en güncel "oyun konsolu" olan Atari 800, kullanıcılarına oyun kodlama desteği sunuyordu.

Bu yeni hobisini bir adım öteye taşıyan Meier, kendi yazdığı bir uzay macerasını konu edinen oyun tasarlar. Çalışma arkadaşlarıyla da bu oyunu paylaşınca ofiste işler sekteye uğrar. Öyle ki patronları daha fazla zarar etmemek için oyunu ofis bilgisayarlarından imha eder. Bu tecrübe sonunda Meier sağlam bir azar işitmiş olsa da kendisi gibi bilgisayar oyunlarına saplantılı olan Bill Stealey ile tanışır.

Bill Stealey tıpkı yeni arkadaşı gibi yeni yükselen video oyunları trendine coşan biridir. Şirketin pazarlama departmanında çalışan Stealey, her ne kadar Meier kadar oyun kodlayamasa da yetenekli bir oyuncu olarak güzel bir yapımı görünce anlamaktadır. Yaptığı oyunu görünce kanı Sid Meier'a kaynar ve aralarında yıllarca sürecek bir arkadaşlık başlar.

İddiadan Başlayan Bir Girişim

Bu arkadaşlık yanı sıra ikili, iş ile ilgili pek çok fuara katılır. Yine böyle bir iş gezisi sırasında akşam yemeği için gittikleri barda, dönemin popüler uçuş simülatör oyunu "Red Baron"a rastlar. Bir anda iki dost, hangisinin daha yüksek puan toplayacağı konusunda birbirleriyle iddiaya girer. Stealey iddiayı kazanacağından emindir, zira kendisi eski bir hava kuvvetleri pilotudur. İlk eli Bill oynar ve 75.000 puan toplayarak makinedeki rekor listesinde üçüncü sıraya oturur.

"Oyun Dehası" Sid ile eski savaş pilotu Bill arasındaki dostluk, ev yapımı bir video oyunu ile başlar.

Fakat Sid, sıra kendisine geçince 150.000 puan toplar ve makinedeki rekoru da kırar. Eski bir pilot olarak yenilmekten nefret eden Bill Stealey, ona nasıl kazandığını sorar. Sid Meier ise arkadaşına “Sen oynarken oyunun algoritmasını çözdüm.” diye cevap verir.

Red Baron adlı oyunun eksiklerinden bahseden Meier, kendisinin daha iyi bir uçuş simülatörü yapabileceğini söyler. Bunun üzerine ikili o gün oyun sektörüne atılmaya karar verir. Aralarındaki anlaşmaya göre Sid oyunu yapacak, Bill de onları oyun dükkanlarına satacaktır.

Hiçi Satmak

Bu iddiadan sonra kolları sıvayan Sid Meier Hellcat Ace isimli bir bir oyun kodlar. İkiliye göre oyun, Red Baron gibi dönemin popüler uçuş simülatör oyunlarının ötesindeydi. Aralarındaki antlaşmaya Sid Meier sadık kalmış, söz ettiği 'daha iyi' oyunu yapmıştı. Şimdi sözünü tutma sırası Bill Stealey'deydi.

Stealey ise arkadaşına o kadar çok güveniyordu ki Hellcat Ace'i daha ortada sadece adı varken pazarlamaya başlamıştı. Bill Stealey yıllar sonra Kotaku'ya verdiği röportajda ilk oyunlarını nasıl sattığından şöyle bahseder:

Yerel bilgisayar dükkanlarını arayarak Hellcat Ace’i satın almak istediğimi iletirdim. Onlar cevap olarak ellerinde bulunmadığını söylediklerinde, ‘Siz ne biçim bilgisayar dükkanısınız, daha elinizde Hellcat Ace yok. Bence en yakın zamanda bu işi bırakmalısınız.’ diye bağırır, telefonu kapatırdım.
Daha sonrasında üç hafta boyunca aynı dükkanları kendim sesimi değiştirerek arayarak ve yakın çevreme de aratarak oyunu sorar, yok cevabı alınca da bir güzel azarla telefonu kapatırdık. En sonunda ise bizzat mağazaya giderek irtibata geçer ‘Merhaba ben oyun satış temsilcisiyim, elimizde Hellcat Ace adlı yeni bir oyun var, ilgilenir misiniz?’ diye sorardım. Üç hafta boyunca azarlanan dükkan sahipleri teklifimi hiç düşünmeden kabul ediyorlardı.

Sid Meier oyunu yapmaktan, resimdeki Bill Stealey ise oyunları satmaktan sorumluydu

Hellcat Ace ile büyük başarı yakalayan Sid Meier ve Bill Stealey tamamen video oyun sektörüne atılmaya karar verir. İkili öncelikle çalıştıkları yazar kasa şirketinden ayrılır ve 1982 yılında oyun sektörünün yapıtaşlarından bir olan MicroProse'u kurar. Yıllar içerisinde şirketleri Spitfare Ace, Floyd of The Jungle ve Shapper Rescue gibi dönemin en popüler oyunlarına imza atar.

Yıllar içerisinde şirketin oyunlarının başına "Sid Meier's" ifadesi eklenir. Bu fikir de ‘Yazılım Yayıncıları Birliği’ toplantı yemeğinde Bill Stealey ile karşılaşan Hollywood yıldızı Robin Williams'tan gelir. Williams, MicroProse oyunları kutularının üstüne, tıpkı film yıldızlarında olduğu gibi, Sid‘in ismini koymasını önerir. Bill bu öneriyi reklam ve hedef kitleyi yakalama konusunda önemli bulur ve iki dost Sid Meier ismini direkt oyunun içine katar.

Sid Meier Video Oyunları müzesinde adını efsaneler arasına yazdıran ikinci isimdir.

Bu saatten sonra oyunu basını için Sid Meier eşittir kalite algısı oluşur. Sid Meier oyunları pek çok kez en çok satanlarda listeye yerleşir. Emmy dahil pek çok alanda "En iyi" ödüllerini toplar. Hatta Sid Meier, 1999 yılında Eğlence Sanatları ve Bilgisayar Video Oyunları Onur Müzesine adını yazdırır. Konami'nin kurucusu efsane Shigeru Miyamoto ardından bu müzeye adını yazdıran ikinci isim olur.

Sid Meier ve Bill Stealey'nin tüm bu başarıların elde etmesinde pek çok sebep gösterilebilir. Sid Meier'ın kendisine Atari 800 alması, ofiste tüm çalışmaları katleden oyunu kodlaması, Bill Stealey ile o gün Red Baron olan bara yemeğe gitmeleri... Ancak eğer ikili o gün iddia sonrası oyun dünyasına "girişmeye" karar vermeseydi tüm bu rastlantılar anlamsız kalacaktı. Ve en iyi olma motivasyonuyla ileri atılmasalardı, bugün dünyanın en çok satan oyunları hiç var olmayacaktı.