Geçtiğimiz gün yapılan açıklamalar sonrası Türkiye de daha önceleri imzalamış olduğu Paris İklim Anlaşmasını meclis onayına sunacağını duyurmuş oldu. İklim değişikliği ile mücadele kapsamında atılacak olan bu adım ülkemiz için bir dönüm noktası niteliği taşıyor. Pekala bu anlaşma neleri içeriyor? Anlaşma iklim değişikliği ile mücadelede neden önemli? Geli bu soruların cevaplarına birlikte bakalım.

Paris Anlaşması Nedir?

Paris Anlaşması, iklim değişikliği konusunda yasal olarak bağlayıcı bir uluslararası anlaşmadır. 12 Aralık 2015'te Paris'te düzenlenen COP 21'de 196 Taraf tarafından kabul edilmiş ve 4 Kasım 2016'da yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşma yine dünyanın pek çok ülkesinde imzalanan 1997 Kyoto Protokolünün ileri aşaması olarak görülüyor. 196 ülke tarafından kabul gören Paris Anlaşması, bugüne kadar söz konusu ülkelerden Türkiye ile birlikte Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen hariç olmak üzere 190 tanesi tarafından yürürlüğe koyulmuştu.

Anlaşmanın ana amacı, küresel ısınmayı Sanayi Devrimi öncesi seviyelere kıyasla +2 santigrat derecenin çok altında, tercihen 1,5 santigrat derece ile sınırlamaktır. Bu uzun vadeli sıcaklık hedefine ulaşmak için ülkeler, yüzyılın ortasına kadar iklim nötr bir dünyaya ulaşmak için mümkün olan en kısa sürede sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedefliyor.

Paris Anlaşması, çok taraflı iklim değişikliği sürecinde bir dönüm noktasıdır, çünkü ilk kez, bağlayıcı bir anlaşma tüm ulusları iklim değişikliğiyle mücadele ve etkilerine uyum sağlamak için iddialı çabalar üstlenmeleri için ortak bir amaç haline getirir.

ONE WORLD. Global climate change protest demonstration strike - No Planet B - 09-20-2019
Photo by Markus Spiske / Unsplash

Paris Anlaşması'nın uygulanması, mevcut en iyi bilime dayalı ekonomik ve sosyal dönüşümü gerektirir. Paris Anlaşması, ülkeler tarafından yürütülen ve giderek daha iddialı hale gelen iklim eylemlerinden oluşan 5 yıllık bir döngü üzerinde çalışıyor. 2020 yılına kadar ülkeler, ulusal olarak belirlenmiş katkılar (Nationally Determined Contributions - NDC) olarak bilinen iklim eylemi planlarını sunarlar.

Her ülke kendi NDC'sinde, Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşmak için Sera Gazı emisyonlarını azaltmak için yapacakları eylemleri bildirirler. Ülkeler ayrıca yükselen sıcaklıkların etkilerine uyum sağlamak için dayanıklılık oluşturmak için yapacakları NDC eylemlerinde de iletişim kurarlar.

Uzun vadeli hedefe yönelik çabaları daha iyi çerçevelemek için Paris Anlaşması, ülkeleri 2020'ye kadar uzun vadeli düşük sera gazı emisyonu geliştirme stratejilerini (Long-term low greenhouse gas emission development strategies - LT-LEDS) formüle etmeye ve sunmaya davet ediyor.

LT-LED'ler, NDC'lere uzun vadeli ufuk sağlar. NDC'lerin aksine, zorunlu değildirler. Bununla birlikte, NDC'leri, gelecekteki kalkınma için bir vizyon ve yön sağlayarak, ülkelerin uzun vadeli planlama ve kalkınma öncelikleri bağlamına yerleştirirler.

Ülkeler birbirini nasıl destekliyor?

Paris Anlaşması, ihtiyacı olan ülkelere mali, teknik ve kapasite geliştirme desteği için bir çerçeve sunmaktadır.

Finans

Paris Anlaşması, gelişmiş ülkelerin daha az donanıma sahip ve daha savunmasız ülkelere mali yardım sağlamada öncülük etmesi gerektiğini ve ilk kez diğer tarafların gönüllü katkılarını da teşvik etmesi gerektiğini bir kez daha teyit ediyor.

EARTH IS MORE VALUABLE THAN MONEY. Global climate change strike - No Planet B - 09-20-2019
Photo by Markus Spiske / Unsplash

Özellikle de gelişmekte olan ülkelerde Paris Anlaşmasına uyum sağlamak büyük bir ekonomik ve sosyal dönüşümü gerektiriyor. Ayrıca ülkelerin emisyonlarını önemli ölçüde azaltmak için büyük ölçekli yatırımlar gerekiyor. Bu sebeple dönüşümde söz konusu ülkeler finansal yardımlara ihtiyaç duyuyor.

Teknoloji

Paris Anlaşması, hem iklim değişikliğine karşı direnci artırmak hem de sera gazı emisyonlarını azaltmak için teknoloji geliştirme ve transferini tam olarak gerçekleştirme vizyonundan bahsediyor. Anlaşma kapsamında ülkeler, iyi işleyen Teknoloji Mekanizmasına kapsamlı rehberlik sağlamak için bir teknoloji çerçevesi oluşturuyor. Bu mekanizma aracılığıyla politika ve uygulama kolları aracılığıyla teknoloji geliştirme ve transferini hızlandırmaktadır.

Kapasite geliştirme

Gelişmekte olan ülkelerin tümü, iklim değişikliğinin getirdiği birçok zorlukla başa çıkmak için yeterli kapasiteye sahip değil. Sonuç olarak, Paris Anlaşması gelişmekte olan ülkeler için iklimle ilgili kapasite geliştirmeye büyük önem veriyor ve tüm gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelerde kapasite geliştirme eylemlerine desteği artırmasını talep ediyor.

İlerlemeler nasıl takip ediliyor?

Paris Anlaşması ile ülkeler gelişmiş bir şeffaflık çerçevesi (Enhanced Transparency Framework - ETF) oluşturdu. ETF kapsamında, 2024'ten başlayarak, ülkeler iklim değişikliğinin azaltılması, uyum önlemleri ve sağlanan veya alınan destek konusunda atılan adımlar ve ilerlemeler hakkında şeffaf bir şekilde rapor verecek. Bu çerçeve kapsamında özellikle iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında yapılacak finansal yardımların ülkeler tarafından doğru amaçlarla harcanması hedefleniyor.

Follow my Instagram @karsten.wuerth
Photo by Karsten Würth (➡️ @karsten.wuerth) / Unsplash

Ayrıca ETF aracılığıyla toplanan bilgiler, uzun vadeli iklim hedeflerine yönelik toplu ilerlemeyi değerlendirmeyi de kolaylaştıracak. Böylelikle insanlık, uzun vadeli düşük sera gazı emisyonu geliştirme stratejileri hakkında daha öngörülebilir bir geleceğe sahip olacaktır.

Paris Antlaşması bugüne kadar ne başardı?

Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşmak için iklim değişikliği eyleminin büyük ölçüde artırılması gerekmesine rağmen, yürürlüğe girmesinden bu yana geçen yıllar şimdiden düşük karbonlu çözümler ve yeni pazarları ateşledi. Gittikçe daha fazla ülke, bölge, şehir ve şirket karbon nötrlüğü hedefleri belirliyor.

Sıfır karbon çözümleri, emisyonların %25'ini temsil eden ekonomik sektörlerde rekabetçi hale geliyor. Bu eğilim en çok enerji ve ulaşım sektörlerinde göze çarpıyor ve erken hareket edenler için birçok yeni iş fırsatı yarattı. Paris Anlaşması'nın dünya genelinde bugüne kadar başardıklarını beş ana başlıkta toplayabiliriz.

Siyasi Başarı

Uluslararası anlaşmalarda hele ki katılımın bu kadar büyük olduğu anlaşmalar da bir arada kalmak genellikle zordur. Ülkeler başka alanda yaşadıkları anlaşmazlıkların cezasını pek çok kez böyle anlaşmalara kesebiliyor.

Başkan Donald Trump'ın ABD'yi Paris Anlaşması'ndan çekmesinin de anlaşma için zorlu günler yaşattığı ortada. ABD Trump dönemi boyunca dünyanın en yüksek ikinci karbon emisyonunda bulunan ülkesi olmayı sürdürdü. Ancak Trump'ın hamlesine rağmen ülkeler anlaşmaya uymayı sürdürdü. ABD tek başına kaldı ve seçilen başkan Joe Biden'ın yönetimi ile yeniden anlaşmaya katıldı.

1.5 Santigrat Dereceyi Kabul Ettirme

1.5 derece sıcaklık dünyada pek söz hakkı bulunmayan küçük ada devletlerinin hayatta kalmaları için çok gerekli. Daha önce daha büyük güçler kendileri için daha makul olan 2 °C konusunda uzlaşmıştı.

In shallow waters surrounding the Tyuleniy Archipelago in the Caspian Sea, chunks of ice were the artists. The 3-meter-deep water makes the dark green vegetation on the sea bottom visible. The lines scratched in that vegetation were caused by ice chunks, pushed upward and downward by wind and currents, scouring the sea floor.
Photo by USGS / Unsplash

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ile 1.5 °C konusu hakkında bilim insanları özel bir rapor hazırlamaya davet edildi. 2018'de yayınlanan rapor ise yarım derecenin milyonlarca hayatı kurtaracağını açıkladı. Bu sayede tüm dünya hedefini 1.5 °C olarak güncellemiş oldu.

Net Sıfırın Normalleştirilmesi

Kyoto protokolünün en büyük problemlerinden biri sıfır karbon emisyonu fikrinin hayalüstü görülmesiydi. Ancak bugün baktığımızda Çin, Japonya ve Güney Kore, Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık karbon nötrlüğünü hedef olarak belirlemiş durumda.

Bu eğilimin kökleri ise Paris Anlaşması'na dayanmaktadır. 2015 yılında bile net sıfır hedefi sıcaklık hedefinden daha az dikkat çekmişti. Bir taraftan da bu hedef anlaşmanın satır aralarında yer alıyordu. En nihayetinde imzalayanlar karbon nötr hale gelmeyi kabul ettiler.

Bu hedefte ana amaç, "Yüzyılın ikinci yarısında… kaynaklardan kaynaklanan antropojenik emisyonlar ile lavabolardan kaynaklanan giderimler arasında bir denge sağlamak.". Tabii bu hedef, günümüzdeki yatırımları da bir nevi şekillendiriyor. Sonuçta 30 yılda sıfırı hedefliyorsanız, tipik ömrü 40 yıl veya daha fazla olan kirletici bir kömür santrali, petrol boru hattı veya LNG terminali inşa etmenin bir anlamı yoktur.

Temiz Enerji Değişimi

Finansman ortamı kararlı bir şekilde temiz enerji lehine değişti. Paris Anlaşması, temiz teknoloji geliştirmelerinin değerli ve güvenli bir yatırım olduğuna ve fosil yakıtların giderek daha riskli hale geldiğine dair sinyal gönderdi.

NREL researcher discuss panel orientation and spacing.

Working with teams from UMass Clean Energy Extension and Hyperion on a photovoltaic dual-use research project at the UMass Crop Animal Research and Education Center in South Deerfield, MA. They are researching simultaneously growing crops under PV Arrays while producing electricity from the panels. The project is part of the DOE InSPIRE project seeking to improve the environmental compatibility and mutual benefits of solar development with agriculture and native landscapes.
Photo by Science in HD / Unsplash

Tüm dünya üzerinde temiz ve yeşil enerjiye doğru bir atılım söz konusu. Kömür artık kara listelerin bir numaralı abonesi haline geldi. Temiz enerji devleri, piyasa değeri açısından petrol şirketlerini geride bırakmaya başladı. Özellikle pandemi döneminde petrol talebi oldukça düşük seviyelere indi. Bundan sonra da petrol talebinin pandemi öncesi dönem seviyelerine çıkmaması bekleniyor.

Yatırımlarda da temiz enerji girişimlerine bir yönelme söz konusu. Dünya üzerindeki pek çok temiz enerji girişimi milyonlarca dolarlık yatırımlara imza atıyor.

Kurumsal Değişim

Paris Anlaşması'nın merkezi bir yaptırım mekanizması bulunmuyor. Yine de bu, uygulanamaz olduğu anlamına gelmez. Mali düzenleyicilerden şehir yetkililerine kadar çeşitli kurumlar, anlaşmanın hedeflerini ve ilkelerini politikalarına dahil ederek hesap verebilirlik için yeni yollar yaratıyor.

400'den fazla kamu kalkınma bankası, faaliyetlerini Paris anlaşmasıyla uyumlu hale getirme taahhüdünde bulundu. Dahası AB, Paris'e uyumu 2015'ten bu yana yapılan her serbest ticaret anlaşmasının bir koşulu haline getirdi.

Avukatlar, dünyanın dört bir yanındaki mahkeme davalarında anlaşmaya atıfta bulunuyorlar. Örneğin Birleşik Krallık'ta, Heathrow Havalimanı'nın genişlemesini engellemek için bile Paris Anlaşması bir sebep olarak öne sürüldü.

Savaş Daha Yeni Başladı

Her ne kadar elimizde iyimser olmamızı gerektirecek sebepler bulunsa da iklim değişikliğine karşı mücadelemiz daha yeni başlıyor. Zira pandemi öncesi dönemde 2015 ve 2018 yılları arasında yıllık rakamlara göre küresel sera gazı emisyonları, eklenen bir milyar ton CO2 ile büyümeye devam etti. Artan emisyon beraberinde artan sıcaklıkları da getirdi. Öyle ki bu yıl sanayi öncesi zamanlardan 1,2 derece daha sıcak geçti ve önümüzdeki üç yıl rekor yıllar arasında yer alacak.

Ayrıca anlaşmanın başarıya ulaşması; petrol, kömür ve hidrokarbonların büyük çoğunluğunun terk edilmesini gerektiriyor. Ancak bu durum ekonomik olarak onlara bağımlı ülkeler için kabul edilemeyecek kadar açık bir gerçekti. Ayrıca gelişmekte olan ülkeler böyle bir kökten dönüşüme hazır değil.

Firefighting at Fingal, Tasmania in 2020.
Photo by Matt Palmer / Unsplash

Bu da yetmez gibi üreticiler, hala yapabiliyorken rezervlerini hızlı bir şekilde elinden çıkarmak için ters bir teşvike sahiptir: Tasfiye satışı. Bu, petrol gelirlerine bağımlı işçiler, topluluklar ve vatandaşlar için olduğu kadar iklim için de riskler taşıyor.

Ayrıca Paris Anlaşmasının finansal bir yükü bulunuyor ve gelişmekte olan ülkeler bu finansı karşılamak konusunda yetersiz kalıyor. Zengin hükümetlerden gelen iklim finansmanı akışları bu sebeple arttı. Ancak çoğunluğu hibe olarak değil, kredi olarak veriliyor ve bu da gelişmekte olan ülkelerin borç yükünü artırıyor. Bu da ekonomik olarak eşit olmayan bir geleceğe açık kapı bırakıyor.

Paris Anlaşması üzerine yazılacak daha pek çok şey var. Anlaşma ile ilgili ne yorum yapsak yanlış olmaz. Geleceğe karamsar da bakabiliriz iyimser de. Suçu kendimizde de bulabiliriz dış güçlerde de. Ne düşünürsek düşünelim kapı gibi bir gerçek var ki: İklim değişikliği. Her geçen gün bu gerçeklik yüzümüze vurmaya devam ediyor, edecek de. Paris Anlaşması bu anlamda çok büyük bir adım kabul. Bu anlaşmaya 196 ülkenin imza atması ise hiç önemli değil, gelecek düşünülerek uygulanmadıktan sonra. Kötü günler geride kaldı, bizi şimdi daha kötü günler bekliyor.