Güneşe kafa tutmak olarak yorumlayabileceğimiz bir durum olan kalıcı yaz saati uygulaması, ülkemizde 2016 yılından itibaren uygulanmaktadır. Bu uygulama ile daha önce dahil olduğumuz GMT+2 dilimini yani Türkiye’nin batısındaki İzmit 30 derece meridyeninin yerel saatini terk ederek; tüm sene boyunca GMT+3 yani Türkiye’nin doğusundaki Iğdır 45 derece meridyeninin yerel saatini kullanmış oluyoruz.

Yaz saati uygulamasının enerji tasarrufu sağlayıp sağlamadığı konusunda ortak bir fikre varılamıyor. Bazı araştırmalar yaz saati uygulamasının elektrik kullanımında tasarruf sağladığını dile getirirken  bazı araştırmalar da bu uygulamanın tam tersi olarak tasarruf yerine israfa yol açtığını belirtiyor.

İstanbul Teknik Üniversitesi, 2017 yılında hazırladığı raporda, enerji tasarrufu elde edildiğini dile getirmiş; elektrik tüketiminde yaz saati uygulamasıyla sağlanan toplam tasarrufun 1 milyar 308 milyon 297 bin kilovatsaat olarak hesaplandığını açıklamıştır.

Buna karşılık Cambridge Üniversitesi'nden Dr. Sinan Küfeoğlu ve arkadaşları, 2012-2020 yılları arasındaki elektrik fiyatları, elektrik tüketimi ve hava değişimini hesaplamış buna göre 2016’dan beri karanlık sabahlara uyanmamıza sebep olan yaz saati uygulamasının maliyetleri düşürmediği, tüketimi azaltmadığı, tasarruf sağlamadığı araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır.

Bununla beraber TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) yaptığı hesaplamaya göre de elektrik kullanımında artış görüldüğü saptanmıştır.

2016 yılı Ekim ayından itibaren kalıcı hale getirilen yaz saati uygulamasının enerji tüketim verilerine göre tasarruf sağlamadığı belirlenmiştir. Tasarrufa değil tam tersine israfa yol açan yaz saati uygulamasının hukuka da aykırı olduğu belirlenmiştir. Yargı kararı gereği yaz saatinin kışın da uygulaması ortadan kalkmıştır. İktidar bir an evvel yaz saatini kalıcılaştırma dayatmasından vazgeçerek, Ekim ayının sonlarında saatleri 1 saat geri almalıdır. kalıcı yaz saatinin uygulandığı kasım 2016 ve mart 2017 arasında yaklaşık 7 milyar kilovatsaat fazladan tüketim ortaya çıkmıştır, mesken kullanıcılarına uygulanan bir kilovat saatlik elektrik bedeli olan 41 kuruş üzerinden hesaplandığında 2.8 milyar liralık bir ekonomik maliyet ortaya çıkmıştır.

Yaz saati uygulamasının psikolojik ve sosyolojik etkileri

Tasarruf - israf konusunu bir kenara bırakırsak yaz saati uygulamasının sosyolojik psikolojik boyutları da vardır. İngiltere’nin güvenilir bilim yayınlarından “sciencedirect”in 2010 yılında yayınladığı bir makalede, karanlıkta uyanıp okul veya işe gitmenin stres ve depresyonu tetiklediğini ortaya koymuştur.

Kortizol, genellikle stres hormonu olarak bilinir ancak 24 saatlik örgüde bizi sağlıklı tutan esasında bu hormondur. Uyanmanın hemen sonrasındaki ilk 30 dakikada kortizol salgısında ani bir patlama görülür. Bu duruma kortizol uyandırıcı tepki denir. Aydınlık saatlerde uyandığımızda bu etki daha da fazladır. Bu yüzden, aydınlık sabahlar kortizol uyandırıcı tepkiyi arttırır ve dolayısıyla da daha iyi beyin fonksiyonlarını ortaya çıkarır. Geçmişte yapılan çalışmalar, karanlık kış aylarında uyanan insanların daha düşük kortizol uyandırıcı tepki seviyesine sahip olduğunu saptamıştır.

Sabah saatlerindeki düşük ışık, biyolojik zincir reaksiyonunu azaltarak çoğumuzun normalin altında hissetmesine ve “tam gazla” çalışmasına engel olabilir. Sosyolojik olarak bakıldığında güvenlik algımızın oldukça düşük olduğu şu günlerde çocuklar için sabah karanlıkta okula gitmek pek de güvenli hissettiren bir durum değildir. Nasıl ki gece dışarı çıkmak endişe verici hale geldiyse sabah gün başlarken gece karanlığının yaşanması benzer endişelerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Tarihin Gördüğü En Çarpıcı Hiperenflasyon Örnekleri
Ürün ve hizmetlerin fiyatının bir günde hatta saatler içinde hızla değiştiğini, ödemelerinizi para dolu sepetlerle yaptığınızı düşünün… Tarihte farklı dönemlerde, farklı ulusların başına gelmiş bu ekonomik krizleri gelin beraber inceleyelim.

Yaz saati uygulamalarının insan sirkadyen ritmi (biyolojik saat) ile uyumlu olmadığı da bulgular arasındadır. Biyolojik döngümüzün gün ışığına özellikle sabah uyandığımızda günün ağarmış olmasına bağlı olarak sağlıklı bir şekilde işleyebildiği bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir.